Gerede Mutlu Son Masaj Hizmeti

Gerede Mutlu Son

Adam gülümsedi. “Ve sen de sevgililerimden gelen tüm mektupları yakaladın, değil mi?” Gerede Mutlu Son  Kız gözlerini kırpıştırdı. Tamamen kafası karışmıştı. Adam ona doğru eğildi. “Şaka yapıyorum, Eva. Bir problem mu var?” Kız evet anlamında başını salladı. “Hamileyim, ” diye hızla fısıldadı. Sanki acelesi varmış benzer biçimde konuşuyordu.

“Benim… Bizim… Bir çocuğumuz olacak.” Kız ona şüphelerinden, doktora gidişinden ve sonra emin oluşundan bahsederken, o donup kalmıştı. Kız konuşmasını bitirince, ayağa kalktı ve mutfaktan çıktı. Geri döndü ve kıza küçük siyah bir kutu verdi. “Annemi ziyaret, ” dedi kıza. “Ne?” “Oslo’da ne yapacağımı merak ediyordun. Annemi ziyaret edeceğim.” “Senin annen mi var… “ Kızın ilk aklına gelen bu olmuştu. Gerçekten bir annesi var mıydı? Ama hemen ekledi: “… Oslo’da?” Gülümsedi ve başıyla kutuyu gösterdi.

Gerede Mutlu Son

“Açmayacak mısın, Liebling? Senin için. Bebek için.” Paketi açacak kadar toparlaması için kızın şoku atlatması birkaç saniye sürdü. “Bu çok güzel, ” dedi ve gözlerine yaşların dolduğunu hissetti. “Seni seviyorum, Eva Marvanova.” Sesindeki ahenk geri gelmişti. Kız ona sarılırken gözyaşları içinde gülümsüyordu. “Beni affet, ” diye fısıldadı kız. “Beni affet. Senin beni sevmen. İşte bilmek istediğim tek şey. Gerisinin bir önemi yok. Bana annenden bahsetmek zorunda değilsin. Ya da silahtan…” erkeğin vücudunun kolları içinde sertleştiğini hissedebiliyordu. Ağzını kulağına götürdü. “silahı gördüm, ” diye fısıldadı. “ama bir şey bilmek istemiyorum.

Hiçbir şey, beni duyuyor musun?” Kızın kollarından kendini kurtardı. “Evet, pekala, ” dedi. “Özür dilerim, Eva, ama bu olmaz. Artık mümkün değil.” “Ne demek istiyorsun?” “Kim olduğumu öğrenmek zorundasın.” “ama senin kim olduğunu aslına bakarsanız biliyorum, sevgilim.” “Ne iş icra ettiğimı bilmiyorsun.” “Bilmek istediğimi sanmıyorum.” “Zorundasın.”

Kutuyu kızın elinden aldı ve içindeki kolyeyi çıkardı. “Bu işi yapıyorum.” Yıldız şeklindeki elmas kolye mutfak penceresinden içeri dolan sabah güneşinde bir sevgilinin gözü benzer biçimde parlıyordu. “Ve de bu.” Elini ceket cebinden çıkardı. Elinde çantada gördüğü tabanca vardı. Fakat boyu biraz daha uzun gözüküyordu. Namlunun ucuna eklenmiş büyük siyah bir parça daha vardı. Eva Marvanova silahlar hakkında pek bir şey bilmiyordu ama bunun ne olduğunu biliyordu. Görevine uygun bir adı vardı: susturucu.